Özkan Zere

Asla Emin Olma

İlk patronumun son patronum olacağını bilemezdim...

1991 yılı. Mezun oluyorum Üniversite'den. 

Seksenli yılların üzerimizde esen rüzgarı. Ver elini ABD...

Birileri söylese inanmazdım o günlerde. Ayn Rand okusaydım bilirmişim, rüyanın sona ereceğini. 1976'da yazmış, 2008'in gelişini. Bırakalım sönen rüyayı, dönelim biz hikâyeye. 

Almıyor elimi ABD, dönüyorum ülkeme. 

Arkadaşlarım işlerini bulup çalışmaya başlamışlar bile... 

Bir tesadüf zinciri işliyor. Cevdet Suner'in patronu olduğu KPMG'de işe başlamış buluyorum kendimi. 

Hayatımda başladığım ilk işimde, henüz yarım günümü doldurmadan istifaya yürüyorum... 

Eşikteyim... Cevdet Bey'in kapısında... "Gel içeri" diyor... 

İki saatini veriyor bana... Her saniyesi gözümün ışığında... 

O iki saat ile önümdeki yirmi sene şekilleniyor.

"Muhasebeyi sana yarım saatte öğretirim" diyor. 

Beş yıllık vizyonumu resmediyor. İki senemi ayırıyorum Cevdet Suner'in KPMG'sine...

 Cevdet Bey ve onun KPMG'si

Fazla mesailer bu işin onuru... Başka işlerde 6 yılda üretilecek kadar iş çıkarıyorum... 30 kişi o zaman şirket. 300 Spartalı gibi istim üzerindeyiz...

3 günde bir televizyon fabrikasının bir yıllık hesaplarının detaylarına giriyoruz, çıkıyoruz.  51 saat çalışıp, 15 saat uyuyup, 6 saat yol, yemek ve hijyen. 72 saat etti mi şimdi? Hah tamam. Rakamlar "foot" ediyor hocam. Footing en mühim meselemiz... El yazması rakamlarımız alt alta toplanacak ve yan yana. Çift bacaklı kırmızı T harfi bu çifte toplamayı onaylayacak. Önce bizim içimiz rahat edecek. 

Macintoshlarımız var. Dünyanın en iyisi. Rapor yazmak için kullanıyoruz. Bizim gibi gençleri yeşil sahalarda görmek isteriz. Yeşil çalışma kağıtlarımız oyun alanımız. Kırmızısı, yeşiliyle kurşun kalemlerimiz, silgimiz, olmazsa olmazımız. Sabahlara kadar kurşun kalemlerle rakamları yazıyoruz küçücük kutucuklara, bazı rakamlar için açıklamalar işleniyor, yeşil sahamızın bir köşeciğine. İnci gibi olmalı el yazın; senden sonra en az 3 kişi okuyacak daha...

Filmdeki karate ustasının öğrencisine fırçayı ve boyayı vermesi, çitleri, duvarları günlerce, aylarca boyatması gibiydi, el yazılarımız ve yeşil çalışma kağıtlarımız... Şimdi dönüp düşününce... 

Analitik düşünce devreye girmeden, üç günde fabrika denetim nasıl biter. Kuş bakışı düşünüyoruz. Önemli bir rakamın detaylı incelemesine dalmaya gerek kalmadan içimize sinmesi için yollar arıyoruz. Kontrole pratik çözümler buluyoruz. Bugün büyük resmi sevmem, belli ki bu yüzden...

Cevdet Bey ve Onun Hayat Felsefesi

İşte şimdi, o taksideyim... Solumda Cevdet Bey. "Her şeyi merak edebilirsin, her şeyi öğrenebilirsin, aklının sınırları yok" diyor. Sağ camdan dışarı bakıyorum. Bir çöp kutusunun yanından geçiyoruz. "Mesela, o çöp kutusunun içindeki her şeyi tek tek kaydedebilirsin aklına" diyor; aklımın sınırları olmadığı zihnime işleniyor.  

Cevdet Bey hayatı hep bir oyun gibi yaşıyor. Tadını çıkarıyor sonuna kadar, o bir keyif insanı...  

Hiç tanışmadığı Facebook arkadaşları da dahil, yaşamına dahil olan binlerce insanla hakiki ilişkiler dokuyor. Dokunduğu herkeste muzip neşesi, keskin zekası, bilge görüşleriyle derin izler bırakıyor.

Neredeyse ikinci yılına yaklaşıyor; muzip usta bize şaka yapıyor, sessiz sedasız bu boyuttan uzaklaşıyor.

Şimdi ve burada, ışık saçan zihniyle, herkese uzattığı eliyle, hepimizin dokusunda bıraktığı izlerle yaşamaya devam ediyor.

Bilgeliğini bilmeyen ve merak edenler için müthiş bir derleme yazısının linkini buraya bırakıyorum. Ben de bu yazının fotoğrafını kullandım...

https://foucaultsarkaci.wordpr...

Lütfen, açın bir okuyun...

Cevdet Suner bir Dokuma Ustası

Hayat en büyük Hoca... Sana büyük hocaları getiriyor ustaca... İlmek ilmek işliyor seni.. Kumaşını dokuyor... Ne telaşı var, ne yavaşlığı... Tam sana göre ilerliyor her şey... Sana uygun bir hızda... Senin seni dokuyabilme hızında... 

Bazen 10 güne 10 yıl sığabiliyor... Bazen 10 yılda 10 gün ilerliyorsun... Seni dokuyan tezgah zamandan muaf yaşıyor...

Görünmez bir el sana her zaman dokunuyor. Sen sadece hayatın seni dokumasına izin ver yeter...

Cevdet Suner işte hayatın sunduğu o usta hocalardan biri... Benim ve dokunduğu herkes için...

İş hayatımın ilk gününde, o iki saatlik sohbetimiz biterken son tavsiyesi; 

"Hiçbir şeyden yüzde yüz emin olma. Hep bir yanılma payı bırak kendine." oluyor.

Ben şimdi ve daima onu dinliyorum. Herkese ve her konuya meraklı bir şüpheyle yaklaşıyorum.

İlk evvela kendime... İşte bu yüzden sürekli yoldayım. Kendime doğru, kendimi arıyorum. 

Ufkumu açan Cevdet Usta'ya saygıyla, ilerliyorum.

Kendimi "Kendini Arayan Seyyah" olarak tarif ediyorum...

Sabah ola, hayrola, yolumuz ITHAKA'ya vara...

Yolda rastladığımız dokuma ustalarının kıymetini bile bile...

Heyamola...

Aşkla,

Seyyah ÖZ

16.06.2020

Cevdet Suner'in anısına saygıyla... Tüm KPMG'li dostlara selam ola...

O ilk istifa günümü anlatan bir yazı kaleme almış, Cevdet Bey'e okutmuş öyle paylaşmıştım. Bundan tam üç yıl önce... Gözleri dolmuş, ağlamıştı okuyunca. Bilmezler pek, sulu gözüm ben demişti... Nasıl mutlu olmuştum. Hepimize sürekli dokunmaya devam etti, ediyor da hâlâ... Ben de onun duygularına dokunabilmiştim.  İyi ki bir dönem yolum kesişmiş Cevdet Usta'yla. Çok şükür. Çok şükür. Çok şükür...

https://www.meanderconsulting....