Özkan Zere

Düğümlerini Gevşek At

"İnsanlar kelimelere aşık oldular ve dünyayı yitirdiler. Şimdi onu tekrar kazanma zamanıdır." 

Sadhguru Jaggi Vasudev

~.~

Yolum rakam cambazlığından, söz sihirbazlığına seyrettiğinden beri şimdiki kadar keyif aldığım zamanlar az oldu. Çok şükür.

~.~

Rakamları alt alta veya yan yana en fiyakalı biçimde dizer, tabloların altına yazılabilecek en iyi sözleri seçerdim dağarcığımdan. Sayılar ve Sözcükler işimdi.

Nicedir fikirleri seçiyorum önce. 

Kelimelerime dökülüyorlar sonra, kendi meşreplerince. 

Farklı fikirleri birbirine bağlayıp, yeni kumaşlar dokuyorum keyfimce. 

~.~

Düğümleri sıkı değil kumaşlarımın. 

Biliyorum... 

Biri gelir, bir kahve sohbeti üzerine, kumaşıma ilave bir fikir döker. 

Yeri gelir, bağladıklarımı çözer, ipleri yeniden dizerim. Kumaş yeniden şekillenir. 

Bizede izlemek düşer, kendiliğinden çözülüş ve kendiliğinden dizilişleri. 

Seçeneklerin sonsuzluğu aşikar.

~ . ~

İşte şimdi mesela bu yetkinlik kelimesine aşırı sahiplenmiş bir dünya ortada. 

Kendime sakladığım içten içe serzenişlerimi ortalığa seriverince. 

Mine ile Fatih kendimce dokunmuş fikirlerimin üstüne ilave lezzetler serpiştirince.

Kumaş tadından yenmez hâle dönüşebiliyor.

Her fikir yeni bir örüntü. 

Basit bir kural bırakayım şuracığa, orta yere. 

Oyunun kuralı: "Ucu ucuna eklemece..."

İnsan meselesine aşık olmalı. Fikirleri rahat bırakmalı. 

Kendisine veya başkasına ait fikirleri haddinden fazla didiklemeye ve aşırı sıkmaya, kaskatı hâle getirmeye gerek yok. Bunun kimseye, hele hele doğan fikirlerin gelişip büyümesine hiç faydası yok.

Bakın şöyle bir fikre, size bir şey ifade etmiyorsa, kendi yolunuza devam edin. 

Size ışık vermeyen fikirleri söndürmek değil işiniz. 

Yeni ışıklar yakmak. Işık saçmak olsun meseleniz.

Bakın şöyle bir fikre, sizde bir şey tetikliyor, bir kıvılcım çakıyorsa, bir ucuna bir köşesine siz de kendi renginizi, kendi ipinizi hediye edin. 

Ve yolunuza devam edin.

~.~

Hani şu ecnebilerin “loose threads" dedikleri... 

Sıkı sıkıya düğümlediğin fikirlerin kaskatılığı uymuyor hayatın akışkan hâline.

Gevşek bırak düğümleri...

Bir minik başkaca metafor da iliştirivereyim hadi; somun var ya civatanın üzerinde dönerek sabitlenen. İşte sabitlerken aşırı sıktığın civatalar birbirlerinden bir daha asla sökülemez hâle gelebiliyorlar.

Yapma. Aşırı sıkma. Düğümü de. Somunu da...

~.~

Konudan koptuk sanma okuyucu, konumuz yetkinlik kelimesine huşû duyuşumuz...

"Düğümlerini gevşek at" tavsiyesi yazının içine doğdu. 

Eh, bize bunu fazla görmeyesin... 

~.~

Şimdi...

Geçmişte yaşanmışlıklarla kazanılmış yetkinlikler, eğer haddinden fazla sıkılmış düğümlere ve somunlara benziyorsa, bizim bugünün dünyasında işimiz zor. 

Geçmişin bugünde yeri yok. 

Geçmiş  yaşandığı zamanın ruhuna ait izleri taşır. 

Bizlere de üzerimizdeki izleri bugüne taşımak yakışır.

~.~

Eğri oturup doğru konuşalım...

Ne Bugün ne de Gelecek için geçmişte yaşadıklarımız yeterli olmayacak.

İnsanın yetkinlikleri ona yetmeyecek. 

"Eğitimin odağı, baskılayıcı bilgi üzerine değil öğrenme arzusunu uyandırma üzerine olmalıdır."

demiş, yine aynı Sadhguru.

"İnşallah öğrenme hastalığına yakalanır ve şifasını bulamazsınız." diyor Kendini Arayan Seyyah.

~.~

Şimdi...

Şimdinin tecrübesini iyi okuyup doğru yorumlayalım. 

Koşullar her gün, her an değişiyor. İzleyelim.

Gönlümüzü ferah, zihnimizi açık tutalım. 

Susalım. Duyalım. Görelim. Konuşalım. Anlayalım. Anlaşalım. 

Karar verelim. Harekete geçelim.

Birlikte.

Ucu ucuna ekleye ekleye...

Seyyah ÖZ

30.06.2020

Sevgili Mine'ye, bu sabah bu yazıyı tetiklediği için teşekkürlerimle. Onun sayesinde dökülen bu kelimeler benden ona doğum günü hediyesi ola...

*Mevlana kelâmıyla nihai sözleri buraya dökelim...

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,  

Her gün bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...