Özkan Zere

Hayat Gerçekten Kısa mı?

Seneca 2000 yıl önce kaleme almış, bana da Türkçeleştirmek kalmış:___

Bak şimdi aziz dostum Paulinus, insanların çoğu tabiatın acımasızlığından şikayet eder durur, kısa bir yaşam için doğduğumuzdan dem vurur, şanslı azınlık dışında kalanlar hariç, bize verilen zamanın su gibi aktığını ve tam yaşamaya hazır hale geldiğimizde hayatın sona erdiğinden dert yanarlar. Üstelik bu duygu, sadece düşünmeyen kalabalıklar, sıradan insanlar arasında değil, sıradışı işler başarmış önemli insanlar tarafından da paylaşılır. Hekimlerin babası Hipokrat bile "Hayat kısa, Sanat uzun." demiştir. Diğer yandan, Aristo, bilge bir adama yakışmayacak biçimde, insan ömrünün 5-10 misli daha fazla yaşayan hayvanlar varken, büyük ve güçlü bir kader için doğmuş insanların bundan mahrum kalmasına yas tutmuştur.

Yaşamak için kısa bir süreye sahip olduğumuz doğru değil, ancak çoğunu boşa harcadığımız doğru. Eğer doğru kullanabilirsek, hayat yeterince uzun ve büyük başarılar için yeterince zaman cömertçe bize sunulmuş durumda. Ancak aşırı lüks ve manasız işlerde zaman harcadıktan sonra, ölümün soğuk nefesini ensemizde hissedince, biz farkına bile varmadan ömrümüzü tükettiğimiz gerçeğiyle er ya da geç yüzleşiyoruz.

Diyeceğim o ki: bize verilen hayat kısa değil, onu kısaltan biziz ve bize verilen hayat eksik değil, onu boşa tüketen biziz.

Tıpkı bolluk ve zenginlik yanlış ele düştüğünde bir çırpıda tüketilebileceği ve mütevazi bir varlık doğru birine emanet edilirse çoğalacağı gibi yaşam süremizde düzgün yönetilirse bollaşacaktır.

Niye tabiat hakkında yakınıyoruz? O bize cömert davrandı: nasıl kullanacağını biliyorsan hayat uzundur. Ancak biri doymak bilmez bir açgözlülük pençesindedir, diğeri tüm çabasını yararsız işlere  adamıştır. Bir adam kendini şaraba vermiş, diğeri uyuşuk ve aylak hâldedir. 

Bir adam kendini diğerlerinin yargısının merhametine bırakarak, politik hırslarıyla kendini tüketmektedir. Bir diğeri, kâr etme ümidiyle, ticaret hırsıyla, denizleri ve karaları aşma güdüsüyle paldır küldür ilerler. 

Bazıları askeri bir hayat tutkusuyla kendisine eziyet eder, sürekli başkalarını tehlikeye zorlar veya kendilerine yönelik tehlike için endişe yaşarlar. Bazıları hiç takdir görmese de kendilerini büyük insanların hizmetine adar ve bitap düşerler. 

Pek çokları ya başkalarının parasının peşine düşer ya da kendi parasından şikayet eder durur. Pek çokları sabit bir hedefin peşine düşmez ve bir türlü kendinden memnun olamadan, sürekli değişen hayallerin peşinde oradan oraya savrulurlar. 

Bazılarının hayatlarının gidişatı hakkında hiçbir gayesi yoktur ve ölüm kapıyı çaldığında onları şuursuz uyuşuklukta esnerken bulur, o kadar ki, işte ben de şairlerinin en büyüğünün kehanet gibi vurgusundan en küçük bir şüphe duymaz hale gelirim: 

“Hakiki olarak yaşadığımız hayatın sadece küçük bir bölümüdür.” 

Gerçekten, bu küçük bölüm dışında kalan hiçbir şey yaşam değil sadece zamandır.  

................................................
… Kitabın giriş bölümüdür…